En Böğürtlen benim!

Her bir böğürtlenin üzerinde taşıdığı yüzleri yaprakları fark edebiliyor sadece.

Yağmurlar yağıyor, ıslatıyor yaprakları, belki ayna olurlar zihniyetiyle, ama beyhude bir çaba olmaktan öteye gidebilenlerin sayısı çok düşük kalıyor her seferinde.

Bütün bu algısızlığın ve bilinçsizce adanmışlığın sonucunda olgunlaşıyor böğürtlenler.

Olgunlaştıkça daha çok yüz taşıyorlar üzerilerinde irili ufaklı.

En sonunda asıl gerçeği, olgunlaşmalarının, kazanımlarının tek amacının birileri tarafından yenmek olduğunu,anlayabiliyorlar mı acaba diye sorgulamanın gereksizliğini yüzümüze çalacak olsak bile yaprakların içlerinde yaşadığı acıları hissedemeyecek kadar tok olacağız.

Belki de kafaları sallamanın zamanı gelmiştir, tüm hasat zamanına, alışkanlıklara, zorunluluklara, mecburiyetlere.

Kapılar ardına kadar açıldı birden, havalar soğumuştu, vücutlar sarılmıştı savaş alanında ve anlayamadık, bombaları yağdıranları kınarken, bombalara yol verdiğimizi.

Bomba yağdırmasak da adanmış böğürtlenler idik, sahipliğimizin sadece ay başlarında bizlere sunulandan ibaret olan mekanlarda. Böğürtlenleşiyorduk, olgunlaşıyorduk ve daha bir böğürtlen oluyorduk.

En böğürtlen biz olmalıydık hatta!

Yapraklar ise acılar içindeyken, kahrolsun bombalar demenin kolaylığını tercih ediyordu bilinçlerimiz bize haber vermeden.

Kuşların kanatlarından akan kanlar ısıtsın açık kapılarda kalanları.

Gölge Adamlar geçti içimden, timsah yumurtasında açtı menekşeler. Menekşeler bozdu doğanın dengesini, ve insanoğlu seçti böğürtlen olmayı.

Gölge Adamlar ise yedi böğürtlenleri.

Afiyet olsun diyebildik en fazla. !


Story Copyright : OTahirZGN
Image source

ZAK000.png

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir