Canım Sahip,

Mektuplaşmalarımız sebebiyetiyle duyduğun bahtiyarlığına mukabele ettiğimi belirterek giriş yapıyorum mektubuma. Zira mektuba giriş yapmak her zaman zor gelmiştir. Hâlbuki girişmeden yazılabilse mektup veya herhangi bir yazı, ne güzel olur.

E şimdi giriş yaptım devamı nasıl olacak, ne yazacağım ben sana gerginliğine büründüm.

A dur bak ne duydum, Avrasya Tünelinden tek yön geçmek 23,30 TL olmuş, git gel 46,60 TL.

Bence çok yerinde bir karar, çünkü karşıya çabuk geçmek isteyenler geçemez olmuşlardı, güzelim Tünel’in girişinde trafikte beklemek, yakıttan tasarruf edememek, süreden kazanamamak bir de üstüne para ödemek gibi abes bir durum vardı. Şimdi en azından fakirler geçmeye cesaret edemezler, paraları yetmez. Gerçi önceden de yetmemesi gerekiyordu ama sanırım oralarda pek fakir yok. Öyleyse mesela tek yön geçiş 40 TL olsa daha iyi olmaz mı, en azından fakir olmayanların fakirleri de elenmiş olur. Böylece parasını ödeyenler daha rahat ve konforlu geçmiş olurlar. Bırakalım fakirler de 1. ve 2. Köprülerde sürünsünler. Sen zaten epeydir sürünüyorsun köprü yollarında alışıksın, koymaz sana.

Tabii şimdi itiraz edeceksin, geçiş sayısı azalacak diye. Olsun azalsın ne olacak sanki zaten garanti edilen sayının altını köprüden geçen hatta geçmeyen ve hatta araba kullanmayan Metrobüs  konforunda hızlı ulaşıma erişen ve hatta İstanbul da olmayan tüm kardeşlerimiz ’in vergileriyle ödemiyor muyuz? İşte sana sosyal devlet! Birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz günlerde böyle bir destekleşme tüm Dünya’ya örnek olsun. Gerçi örnek alacaklarına genelde kıskanıyorlar bizi. Kurtlanmış içleri, her şeye hasetle bakıyorlar. Hâlbuki onlar da feyz alsa da yapsalar Dünya daha yaşanır bir yer olur.

Ah Dünya ah, bak şimdi ne geldi aklıma. Bazen düşünürüm ben, aslında pek çok düşünürüm ama bu konuyu bazen düşünürüm. Konuyu merak ettin değil mi, hadi yak bir uğurböceği.

Ya bak uğurböceğini senin mektubundaki anlamında kullandım, sakın gerçekten bir uğurböceği yakmaya kalkma lütfen.

Konumuza gelelim. Ben diyorum ya bazen düşünürüm, işte diyorum hani Marsta hayat var mıymış falan diye araştırıyorlar. Bence kesinlikle Marsta ya da Mars olmasa bile başka bir gezegende hayat vardı ve insanlar orada yaşıyorlardı. Ama içine ettiler ve yaşanacak bir hayat kalmayınca Dünyayı keşfettiler ve gelip Dünyaya yerleştiler. Şimdi de burayı yok etmeye uğraşıyorlar ve edecekler de. O zaman kadar yeni bir gezegen keşfederler. Yok ya saçma oldu değil mi, şimdi neandertaller, homo sapiensler işin içine girecek karışacak mevzu. Ben en iyisi bu konuyu biraz daha fazla düşüneyim, sonra derli toplu fikrimi sunarım sana. Fakat asıl söylemek istediğime geleyim; Yeryüzü Aşkın Yüzü olamayacak hiçbir zaman ve asla Güneş’i zapt edemeyeceksiniz. Benim sizden umdum yok anlayacağın. İçinizdeki kötüler her zaman daha güçlü oldular ve olacaklar ve belki de Güneş onlar tarafından çoktan zapt edildi. En iyisi kendinizi, çoluğunuzu, çocuğunuzu, hayvanınızı korumaya çalışın. Öyle gaza gelip de klavyelerde vicdanlarınızı soğutmaya çalışarak, insafsız canilere idam falan isteyerek de bir yere varamazsınız. Zaten bugün kendinizi rahatlatıp sonra yine her şeyi unutacaksınız.

Çünkü tek yapabildiğiniz sanal öfkeler kusabilmek. Kustuğunuz sanal öfkeyi gönder tuşuna bastıktan sonra telefonlarınızı masanın üzerine koyup yanınızdaki arkadaşınızla kahkahalar atacaksınız, sevdiğiniz diziyi izleyeceksiniz, Dünya kupasını tartışacaksınız ya da çok beğendiğiniz ayakkabıyı almak üzere alışveriş merkezine gideceksiniz. Hiç birinizin daha iyi bir toplum için bir şeyler yapma, mücadele etme isteği de inancı da yok ama şov devam etmeli! Değil mi? Meğer içimde size karşı nasıl bir öfke varmış, şimdi fark ediyorum. Daha fazla yazmayayım.

Bitirmeden önce Ümit Yaşar Oğuzcan’ın bir şiirinden birkaç mısra bırakayım şuraya;

Terkedilmiş şehirleri bilirsin
Bilirsin gömülmüş uygarlıkları
Ve düşün ki; patlaması bilincin
Yırtmaya yetmiyor karanlıkları

Öyleyse çek sapla göğe bıçağını
De ki; benim işim tanrılıktan güç
Benim hem yüksek, hem en aşağı
İşte ellerimde sonsuzluk ve hiç

De ki; ömür verdin; en büyük yalan
De ki; beden verdin; içi boş ve kof
İşte! yüce eserin, işte insan
Ve yırt göğsünü, bağır: Of Tanrım Of.

Son olarak da, biraz romantik kalın diye, hani belki de içinizde bir şeyleri kıpırdatır mı acabasına safça bir umutla, Yaşar Kemal’in cenazesinde Haydar Ertem tarafından çok büyük bir içtenlikle okunan Adnan Yücel’in muaazzam şiiri “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” gelsin.

ey herşey bitti diyenler

korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.

ne kırlarda direnen çiçekler

ne kentlerde devleşen öfkeler

henüz elveda demediler.

bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!



Story & Image Copyright: OTahirZGN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir