Canım Ruh,

Seni ihmal ettiğimin farkındayım. Neredeyse 2 ay olacak, belki de oldu mektubuna iade-i ziyaret yapmayalı. Biraz içimden yazmak gelmedi, biraz iş-güç yoğunluk biraz tatil derken yazmadıkça yazmayasım geldi işte.

Şimdi yazmaya çalışıyorum ama ne yazayım ki sana?

Şimdi sana milli başarılarımızdan bahsetsem ilgilenir misin bilemiyorum.
Olsun öğren sen de, cahil bir ruh olarak kalma, feyz al!

Mesela bugün öğrendim ki özelleştirilmiş bir kurumumuzun hisseleri bankalarımıza devredilmiş. Biz zamanında bunu 6,5 milyar dolara bir yabancıya satmıştık.

Bu satış sayesinde para kazanmıştık. E yabancıya satınca ülkeye gelen yabancı turist sayısı da artmıştır illaki, yani bence neden olmasın sanki. Böylece turizmimizi de kalkındıran bir hamle gibi aç kapa parantez.

Bu şirketin yerli istihdam sağladığını ve çalıştırdığı insanların maaşlarını da ödediğini düşününce her şey çok seksi olmuyor mu sence de?

Ha tabii diyeceksin ki sen dersin bilirim; Bu şirket hiç mi para kazanmadı, bu paraları kimden kazandı vs. ?

Bunlar küçük, önemsiz, sevimsiz detaylar. Lütfen bu detaylarla kafa karıştırıp suyumuzu bulandırma.
Bak şimdi o şirketi de bankalarımıza devrettik. Yani yabancıyı dışarı çıkardık.

Bu yabancılar biraz saf, 6,5 milyar dolara aldığı şirket için 4,5 milyar dolar kredi çekmiş, hem de bizim bankalarımızdan.
E krediyi de ödeyememiş ve hop şirket bugün bankalarımızın olmuş.

Yani nasıl bir kazanmalara boğulmuşuz, nasıl bir kıvrak zekâ örneği göstermişiz anlıyorsun değil mi? Milli başarılarımızı çekemeyen gudubet dış güçler yine çatır çatır çatlıyorlardır eminim.

Bak anlamadıysan şöyle açıklayayım, şimdi senin bir bakkalın var. Ben bu bakkalı geliyorum senden 6 liraya alıyorum, sana 6 lira borçluyum yani. Borcumu ödemek içinde senin başka bir bakkalına geliyorum ve 4 lira alıp deftere yazdırıyorum. Sana 6 lira borcumu peyderpey ödüyorum, bu arada da bakkalı işletiyorum, para kazanıyorum, ha bir de geçmiş defterleri, mahalleli hakkında bilgileri falan da topluyorum. Neyse, yıllar geçiyor senin diğer bakkalına olan 4 lira borcumu ödeyemiyorum diye bakkalı gelip benden alıyorsun. Bu arada bakkalın borcu morcu varsa da senin üstüne artık.

Nasıl?
Bir gariplik mi var?

Ya bak sana böyle anlatınca benim de kafam karıştı, sanki pek mantıklı gibi durmuyor. Zaten şişede durduğu gibi durmaz demişlerdi.

Aman neyse, ben anlamıyorum bu işlerden, kesin bir şeyleri atlamışımdır. Uzatma.

Geçelim bu konuyu en iyisi.

Asıl sen bulutlarda yaşayan canlıları biliyor musun onu söyle!

Bilmiyorsun değil mi?

Bilmiyorsun ve burada bizim başarı hikâyelerimize şüpheyle bakıyorsun!

Cahil Ruh! Sen anca Vintır is kaming!

Oysaki bulutlarda tonlarca bakteri, mantar sporu, algler falan yaşar. Onlar olmasaydı bu kadar yağmur yağabilir miydi sanıyorsun!

Onlar ki su buharının yağmura dönmesini kolaylaştırıyorlar ve bizi yağmurla kavuşturuyorlar. Sen ise bu muhteşemlikleri görmeyip her şeyin içerisinde bir bit yeniği arıyorsun.

Sen ne bilirsin bakterilerin spor yaparken bulutların gölgesinde yedikleri mantarları ve ne anlarsın o mantarlardan algıda seçilerek elde edilen, milli birlik ve beraberlik şuurlu bakkallarda satılan kontörlü hatlardan!

Sana aslında Aaaa! derdim demesine de, aşırı şiirden ölen Edip Cansever’in aynı isimli şiiri var, ona bir saygısızlık olmasın diye söylemiyorum. Ama şiiri paylaşabilirim;

Bir Süleyman gördüm hiçbir yanı kımıldamıyor
Oturmuş bir iskemleye
Pek de oturmuşluğu yok iskemle ayaksız
O nasıl şey, bu adam soyut mu ne
Baksan bir ilgisi var elleriyle
Uzamış uzamış uzamış doğrusu elleri
Sevmeye domuzlanıyor gittikçe
Konuştum konuşmuyor
Dürttüm dürtülmüyor
Kızdım, bir bıçak salladım karnına
Aaaa!
Yok yahu bana mısın demiyor

Şaşırdım, yokladım kendimi iyice
Bir çağ mı değiştik sabah sabah ne
Artık ölüm insanlardan olmuyor.

Bir dakika yahu, ben sana mektup yazıyordum değil mi?

Ne oldu da sanki karşımdaymışsın ve tepkiler veriyormuşsun gibi yazmaya başladım ve karşılıklar verdim?

Seni çok iyi tanıyorum ondan olsa gerek.

Sen benim ruhumsun, senin içini dışını, her şeyini bilmez miyim hiç.

Ya sen beni bilir misin? Bilmez misin hiç.

Hiçmez miyiz bil.

Not: Asma suratını artık, sana Vişneli Şarkı bırakıyorum. ve lütfen söylenmeyi bırak yoksa yağmurda titreyen o kedi sen olursun.


Story & Image Copyright: OTahirZGN
ZAK000.png

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir