Sahibinden anlamsız duygular satıyorum, kimse anlamıyor ne yaptığımı. Böylece bir pazarlama fukarası olduğumu çarpıyorum suratıma.

Suratım da ne kadar anlamsız!

İnsanlar her şeye önceden bir anlam yüklenmesini istiyor. Hâlbuki güzel olan; anlamı insanın kendisinin yüklemesidir diye uyanıyorum anlamsız rüyalardan. Bir rüya ne kadar anlamlı olabilir, insan ona anlam yüklemedikçe.

Yahut müzik dinlerken herkes aynı anlama mı ulaşır?

Hayır!

Anlam sahibi olmak istemiyorum; kim ne anlam yüklerse, onun için o anlama geliyorum sadece. Kimse için bir anlama gelmek için de çabalamak istemiyorum. Ben anlam yüklerken her şeye; bir de kendime anlam yüklemek anlamsız geliyor.

Anlamsız bir adam olarak dolaşıyorum sokaklarda. Bazen bir çocuk olarak anlamlandırıyor beni bir çocuk, bazen bir av olarak görüyor bir gaspçı. Trafikte küfredilecek bir adam olarak anlamlandıranlar olduğu kadar, beni sadece bir araba olarak anlamlandıranlar da olduğunu biliyorum.

Anlamsızlığı anlamlandırmayı seviyorum. Bu dünyayı bizim için önceden anlamlandıranların sunduğu anlamları reddederek; anlamsızlığa koşuyorum.

Bana yüklenen tüm anlamları kabul ediyorum ama hiçbir anlamdan sorumlu hissetmiyorum. Ben kendimi insanlara anlamsız olarak sunuyorum. Bana yüklediğiniz anlamları kabul ediyor olmam; beni onlarla yargılayabileceğinizi kabul ettiğim anlamına gelmiyor.

Ben hiçbir anlama gelmiyorum ağlarken
Ben hiçbir anlama gelmiyorum gülerken
Ve Ben hiçbir anlama gelmiyorum severken

Anlamsız dertler ile dertlenirken, zaten insanlar için çok anlamsız bir iş yapıyorum. Bu kadar anlamsız dertler ile dertlenilir mi? diye anlamsızlaştırılırken, neden diğer zamanlarda biçilen anlamları göğsümde yumuşatmamı bekliyorlar?

Anlamıyorum!

Anlamsız bir gözyaşı yumağını içimde biriktiriyorum. Damarlarımda dolaşan kanın yerini alıyor gözyaşları ve kalbim gözyaşlarını fırlatıyor tüm vücudumda.

Kalp bu, anlamıyor; kirlenmemiş gözyaşı olmadığını. Kirli diye topladığı gözyaşları, girdiği gibi çıkıyor. Akciğerlerim anlamıyor neyi temizleyeceklerini.

Kalbim anlamını yitiriyor.
Anlamını yitirmiş bir kalple yaşamak ne kadar anlamsız!
Mezarımı kazan ellerim var; parmakları bastığı klavye tuşlarından anlamsız.
Kestiğim bileklerim var, anlamsız.

Hangi bilek anlamlı olabilir ki; kesilince gözyaşı fışkırtsın?
Aşırı gözyaşı kaybına maruz kalmış naçiz bedenim ve toprağı sulayan bileklerime bir anlam yükleyemiyorum.

Kızıl bir gökyüzünün altında toprağa bakıyorum.
Bulutlardan kan yağdırıyorlar üzerime.
Kazdığım mezar bir kan gölü.
Ve o gölde yüzen yalnız bir kurbağa bakıyor kan kırmızı gözleriyle.
Uzanıyorum kurbağaya, bana bakmasın böyle anlamlı diye.

Yalnızlık diyor
Yalnızlık anlamlandırır her şeyi.
Ben hiç yalnız olmadım diyorum.
Çünkü sensin yalnızlık diyor.

Bana biçtiği anlam karşısında sessiz kalıyorum.
İlk defa bana biçilen bir anlamı reddedemiyorum ve teslim oluyorum bu anlama.
Bileklerimden kelepçeliyor bu anlam; içimde işlenen cinayetleri sebep göstererek.
Ben de bu anlamı teslim alıyorum, içerimde beslemek üzere.

Hani anlamsızca demiştim ya;
Anlamıyorum, anlayamıyorum, anlaşamıyorum, anlaşılmıyorum, anlatamıyorum…

İşte öyle bir sonbahar soğuğunda;
Sahibinden anlamsız, satılık duygular beslemeye devam ediyorum.

Lütfen kabuklu yemiş atmayınız.


Anlamsız #1


Story & Image Copyright: OTahirZGN
ZAK000.png

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir