Boşluktan Gelen Boş Sesler

Tutarsız ikilemlerin tutarlı müdavimi olarak, öylesine bir el sallamak istedim sadece. El sallayarak, var oluşumun yaşadığı metamorfozlarla sessizliğe bürünmüş gibi görünsem de ben hala hayattayım demeye çalışıyor olabilirim. Demiş oluyor olsam bile sonrası hakkında senaristlerin neler yazacağını bilemiyorum. Belki de bundan sonra bana biçilen, sadece el sallamaktan ibaret olacaktır, belki de sallandığım kuyulardaki sular çaya dönüşecektir. Sizlere de bisküvilerinizi daldırma fırsatı sunabilir böylece.

Kuyuların çaya dönüşme ihtimali bir yana, bu aralar kendimi fincanda kalmış soğuk kahve tadında hissediyor olmamı sorguluyorum bir yandan. Bir kahve keyfine niyetlenip yaklaşanlara, hayal kırıklığı yaşatarak, var olan keyfini de kaçırmam pek mümkün. Bu hayal kırıklığı; göstereceğim tavır veya sözlerden kaynaklı değil de, sadece arananın bulunamamasına dair olabilir.

Bunu neden söylüyorum; çünkü aradığımı ben de bulamıyorum kendimde son zamanlarda. Ne aradığımdan ise pek emin değilim. Aradığım bir şeyler var ama aramama da izin vermeyen bir hayatın koşturmacasında hiçbir şeyin de hakkını verememenin huzursuzluğunu taşıyorum.

Bir yarışı kazanmak üzere koşturan bir at iken, kendisini bir savaş meydanın ortasında düşman askerlerine karşı koştururken bulan atın yaşadığı çaresizliği hissetmeden, artık savaş meydanlarına at sırtında gidilmediğini bilmenin gereksizliğine odaklanan insanoğlu; atların neden yarıştırıldığına hiç odaklanamayacak diye garip korkular gelip gidiyorlar kafamın tasında.

Kafamın, tası tarağı toplayıp uzaklara gidebilmesi için araba kullanırken radyo dinliyorum. Radyoda “Artık okunmayan bir hikâyede noktayım”sözlerinin geçtiği bir şarkı çalıyor.

Şanslıymış diyorum kendi kendime.

Deli gibi okunan bir hikâyenin en gereksiz bölümünü oluşturup da, herkes o bölümü okumadan geçip gitseydi ya.

El sallarken, kafa da ütüleyebileceğim gerçeğiyle sizi yüz yüze bırakmak istemezdim ama olanlar olmuş. Şu sıcak günlerde salladığım el, bir nebze rüzgâra sebebiyet verebildiyse eğer; ne güzeldir o kelebek etkisi.

Unutmayın sakın; bir tırtılın kelebeğe dönüşmesi kaçınılmaz bir gerçek ise, bir kelebeğin tasının kafaya dönüşmesi de termodinamiğin ikinci yasasıyla inatlaşabilecektir.

Saygılar.


Story & Image Copyright: OTahirZGN

ZAK000.png

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir