Zihnimin Abuk Kuşundan Sabuk Ötüşler – Üç (Rakamla 3)

“Okyanusun dibinde kimliği belirsiz patavatsızlar tarafından ateşlenen bir mermi şuursuzca yol alıp Titanik adlı gemiye çarptı!

Koskoca metal yığınında imkansızı başarırcasına Kocaman bir delik açtı suyun en diplerinden koşturan ufacık mermi tanesi.

İnsanlar geminin sarsıntısını yüreklerinde hissetmişlerdi. Neşeye panik katmışlardı. Koşuşmacalar, bağrışmacalar oradan oraya salınır hale gelmişti. Daha şimdiden 7 kişi ezilerek can vermişti.

Kaptan ise dümen başında gözleri kapalı uykular içerisindeydi. Duymuyordu insanları, duymuyordu panikleri. AMA Kaptanın suçu yoktu buzdağına çarparken. Çünkü yoktu orada buzdağı!

Gökten üç aysberg düşüvermişti tam paniklemelerin lahzasında. Biri Amerika’da Kızılderililerin son kabilesine, biri Afrika’da sıcağın en göbeğine, diğeri ise Titanik’in 3 metre önüne!

Kaptan bile bir şey yapamazdı. Gözlerini açtı o anda ve …” ben bile bir şey yapamam” deyiverdi zaten.

O da biliyordu işte, herkes ölecekti. Bir tek kendisi dışında, çünkü onun halısı vardı uçan…”

Gördüğüm rüyada TV spikeri bu cümleleri kuruyordu, ben ise bir kase dolusu buz dağı yiyerek izliyordum televizyonu. Neyse ki telefonun alarmı rüyamın daha fazla devam etmesine izin vermedi ve uyandırıverdi beni, pek sıcak bir Temmuz gününde.

Hemen kalktım, giyinip çıkıverdim evden ve minibüs bulmaya doğru yürüdüm. Şanslıydım, boş bir minibüs gelivermişti. Bindim ve parayı şoföre doğru uzattıktan sonra sağ arka köşede cam kenarına oturuverdim.

“…Uçan halıyla kaçan Kaptan hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Kaptan yakalanırsa taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan yargılanacak. Tüm Dünyada renkli bültenlerle aranan Kaptanı görenlerin ALO Kaptanı Gördüm hattını arayıp bildirmesi önemle rica olunur. “

TV spikeri bu şekilde devam ediyordu kafam minibüsün camında, içim geçtiğinde.

Şoförün “Marmaray kalmasın!” diye seslenmesiyle sıçrayarak ve aceleyle kendimi minibüsten dışarı atıverdim. Koştura koştura Marmaray’a doğru yol aldım fakat yürüyen merdivenlerin hızının ötesine geçemedim. Üf püf ederek sol tarafında durduğum yürüyen merdiven basamağında, bir duvarda asılı “Yürüyen Merdiven Kullanma Kılavuzu’na” baktım bir de önümde duran insanlara. Yürüyen merdiven yolculuğumun akabinde turnikelerden geçtim ve bu sefer yürüme engelli merdivenlerden koşa koşa iniverdim. Kapının nerede duracağının muhasebesini yaparak treni bekledim ve gelince hemen atlayıverdim vagona. Kapının sağ tarafında ilk boş koltuğu kapmıştım.

“ Şu anda telefon hattımızda gemiden kurtulduğunu iddia eden bir yolcu bulunmakta;

Alo, Merhaba efendim sizi tanıyabilir miyiz?

Merhaba, ben ismail. Titanik adlı gemide aslında endirekt bir yolcu olarak bulunan İsmail.

 Evet İsmail bey , soyadınızı da öğrenebilir miyiz lütfen? Gemi yolcu listesinden doğrulama yapabilelim.

 Efendim öncelikle, ben erkek değil, dişiyim.

 Aaa çok pardon efendim, isim İsmail olunca takdir edersiniz ki..ehehe..hay Allah, sesinizden anlamalıydım ama çok su yutmuş olabilirsiniz diye sesiniz belki düzgün gelmiyordur diyeşeettiydim..ıhıımmm pardon, neyse soyadınız da alabilir miyim?

 Soyadım yok efendim, sadece ismim var, onu da ben seçmedim, İsmail’in erkek – dişi ismi olup olmadığını da bilmiyordum ama beni bu isimle çağırıyorlardı. İsmin de dişisi erkeği mi olurmuş yahu, ne saçma!

 İsmail Hanım, atlattığınız olayın şokunu atlatamamış olabilir misiniz acaba? İsterseniz dinlenin sizinle sonra görüşelim…Ne dersiniz?

 Hayır efendim gayet iyiyim ben.

 Soyadım yok diyorsunuz ama…

 Ee yok…Ne yapabilirim? İsmail’im sadece.

 Ehe eheh çok mu şakacısınız nedir, bilemedim…nüfus cüzdanınızda ne yazıyor peki efendim?

 Benim hiç cüzdanım olmadı ki nüfus cüzdanım olsun.

 Nasıl olur ama, bakın tüm dünya bu yayını izliyor lütfen biraz ciddi olabilir-miyiz.

 Gayet ciddiyim efendim!

 Peki gemi yolcu listesinde sizi nasıl bulacağız?

 Bulamayacaksınız, çünkü ben endirekt bir yolcuydum.

 Kaçak mıydınız yani?

 Hayır kaçak demek de doğru olmaz.

 Eee?

 Yahu ben Şekip ve Şehriban isimli yolcuların yanında götürdükleri akvaryumun içindeki balığım. Soyadlarını sormayın, varsa da bilmiyorum, ama asıl yolcu onlar olduguna göre demek varmıştır birsoyadları.

 Çok özür diliyorum, yanlış mı anladım acaba yoksa balığım mı dediniz?!

 He balığım dedim.

 Ehehe , yayını kessek mi acaba, şakacı bir vatandaşımız bizi işletiyor mu ne.

Hayır efendim, işletmek ne demek. Ben neler olduğunu sizlere anlatmak için bağlandım.

 Balık hanımefendi, lütfen biraz bekler misiniz, şu anda rejiden bazı bilgiler alıyorum efenim.

 Beklerim..

 Bekleyiniz lütfen…hmmm…haaaaaa…ehemmmm…Efendim şu anda arkadaşlarımızın yaptıkları kontroller sonucu, gemide gerçekten de Şekip ve Şehriban isimli bir çift olduğunu doğrulamışbulunuyoruz…Şekip–Şehriban Napolitano çifti geminin yolcuları arasındaymış efendim…çok heyecan verici bir gelişme bu. Evet sayın Balık İsmail hanım bize neler anlatacaksınız?

 Hah işte ben onlarla gemide yolculuk eden akvaryum balığıyım, size neler olduğunu anlatacaktım ama şu anda fark ettim ki ben de neler olduğunu bilmiyorum.

 Nasıl yani?

 Nasıl olacak işte…Her zaman ki gibi ben akvaryumumun içinde kamara da tek başımaydım, birden bir patırtı koptu, sonra baktım ki ben denize açılmışım, ve gemi batmış, insanlar ölmüş. Şekip veŞehriban da…sonrası ben yüzdüm geldim ve sizi aradım… Nasıl aradım lan ben sizi?

 Efendim orayı karıştırmayın, o sorumluluk bu rüyanın sahibine ait…siz Kaptan nereye kaçtı biliyor musunuz?

 Kaptan mı, heee işte o gerçekten uçan halıya binmişti gördüm ben onu..Aydede’ye doğru ilerliyordu…

 Uzaya mı kaçtı yani!

 Öyle gibiydi.

 O zaman hemen Uzay istihbarat çağrı merkezi tarafından gezegenler arası kolluk kuvvetleri ve istihbarat birimleri alarma geçirilmeli!

 Geçirilsin derhal lütfen çok rica ediyorum.

 Peki İsmail hanımcığım başka ekleyeceğiniz bir şey var mı?

 Yok yok ama ben Şekip ve Şehribansız bir hayatı kabullenemiyorum, çok zor geliyor, depresyondayım bana yardım edin ne oluuuuurrr!

 Efendim, iki tutam sümbülağa otu alın, bir cezvede bir bardak kolayla beraber kaynattıktan sonra içine uranyum çekirdeği atın ve tek seferde içiverin, üzerine de serbest dolaşan bakire bıldırcınyumurtası haşlayıp yeyiverin. Bakınız sonra depresyonunuzdan eser kalmayacak ve hatta solungaç kanserine yakalanma riskiniz düşecek, barsak probleminiz varsa çözülecek ve hatta havuz problemlerine karşı zekanızı arttıracaktır.

 Teşekkür ederim efendim hemen deneyeceğim, hadi bana bay bay.

 Hoşçakalın efendim…

Sayın seyirciler!, şu anda aldığımız FLAŞŞŞ bir bilgiye göre geminin Kaptanı Ay’a inmek üzereyken yakalanmış ve Dünya’ya getiriliyor.”

Bir an için irkilerek gözlerimi açtım, etrafıma bakındım ve Yenikapı-Havalimanı metrosunda, Sağmalcılar durağından geçtiğimizi fark ettim! Tedirginlikle ayağa fırladım sonra hemen geri oturdum. Uykunun verdiği sersemlikten mi yoksa yeni bir rüyamı görüyorum acaba diye kafa sesim kendi kendime söylene-dururken bir yandan da buraya kadar olan her şeyi tekrar tekrar okuyordum. Ama ne zaman Marmaray’dan inip Metroya geçtiğimi bulamıyordum, anımsamıyordum. Hala çok uykum vardı, afyonum patlamadan bu işi çözemeyecektim ama daha en az 20 dakikalık yolum bulunuyordu, derken kafamı cama yapıştırdım ve 3 sn içinde uykuya geçiverdim.

1, 2, 3…

“ Sayın seyircimiz! Bizler burada size Dünya tarihinde FECİ önemli yer tutacak bir haber sağlamaya çalışıyoruz, siz ise yayını kesip kesip alemlere dalıyorsunuz. Yapmayın şunu reca ederiz, bizde nerede kaldığımızı şaşırıyoruz.

 Doğru nerede kalmıştık, Savaş meydanında kaydıraktan kayan askerler miydi konumuz? …Haaa yok, pardon…tamam tamam Kaptanı yakalamışlardı..ehemmm…

 Evet çok sevgi değer seyircilerimiz, atmosferdeki ekibimizle canlı bağlantıya geçerek, yakalanan kaptanın görüntülerini size aktaracağız. Muhabir arkadaşımız Sıponçibop beni duyuyor musun canım?

Evet evet çok net duyuyorum, maşallah teknoloji fevkalade gelişti.

 Ohh ne güzel, daha da gelişsin inşallah. Evet Sıponçibopçuğum bize son durumu aktarır mısın lutfen.

 Hemen aktarıyorum! Efendim şu anda, gezegenler arası kolluk kuvvetleri tarafından görüntüde de gördüğünüz şekilde Kaptan Dünya’ya getiriliyor. Şu anda halen ekzosferde ilerliyoruz, termosfere varmaya daha çook var.

Sıponçibopçuğum bir dakika, görüntüler çok net olmasına rağmen, kafa karıştırıcı bir durum var, Kaptan’ı göremedik, nerede kendisi?

 İşte burada, kolluk kuvvetlerinin hemen yanında, Laika tasmalı.

! Laika tasmalı köpek miymiş Kaptan!

 Evet evet ta kendisi.

 Ama…hmmm..a….ma…hmmmmm….Reji kaptanın isminin Laika olduğunu doğruluyor vallaha…ama köpek olduğunu cümleten yeni öğrendik! Peki halısı nerede?

 Ay’ın girişinde bir çete tarafından gasp edilmiş. Zaten o halı olsaydı yakalanamazdı.

 Ne çetesiymiş bu yahu?

 Halı Saha çetesi.

 Vaayyyyyy, bu konuyu da bir ara incelersek iyi olur. Uzaydaki çeteler başlığı altında, birinci çetede bunlar olur. Sende orada boş durmazsın artık.

Sen benim boş durduğumu mu ima ediyorsun!?

 Ya hemen alınma canım, Uzayda her zaman haber çıkmıyor değil mi.

 Ulen ben her gün burada Yuvarlak Nasa Haber Ajansına haber geçiyorum, siz ilgilenmiyorsunuz!

 Tamam tamam hemen alınma lütfen, neyse biz konumuza dönelim, Titanik’in kaptanı Laika ya mikrofonu uzatıp sorabilir misin, neden gemiyi terk etmiş?

 Evet Laika, duydun soruyu neden gemiyi terk ettin?

 Efendim bir yanlış anlaşılma var, ben Titanik’in kaptanı felan değilim yahu! BenSputnik 2 nin kaptanıydım, sene 1952 de. Yanlış kaptanı götürüyorsunuz!

 Ohaaa yalana bak! Sputnik 2 1952 değil, 1957 de fırlatılmıştı zaten.

 Evet 1957 demek istedim zaten, yaşlılık işte karıştırıyorum.

 Ya bi git ordan, bi kere Sputnik 2 de fırlatılan bir köpekti!

 Eeee ben neyim…?

Köpek…hmmm evet köpeksin…Dur bakayım, aa harbiden Sputnik 2 ile gönderilen köpeğin adı da Laika idi. Vay anasını benzerliğe bak, bu benzerliği iyi yakalamışsın valla, hemen bunun ardına sığınmaya çalış. O Laika ölmüştü, Sputnik 2 ile yanmış kül olmuştu bi kere.

 Ya Ben o zaman Ay’a kaçtım, sansasyon olmasın diye size öyle demişler.

 Diyelim ki doğru, niye Ay’a kaçtın?

 Çünkü Sputnik 2 nin başına gelecekler belliydi, o zaman teknoloji şimdiki gibi miydi sanki, ısı korunması bile olmayan dandik bir uzay aracıydı, atmosfere girdiği an dedikleri gibi yanıp külolacaktım Sputnik 2 ile beraber, kendimi kurtardım, ne yapaydım?

 Hmm ne yapaydın?…tabii kendini sağlama alacaktın…ne bu ya, bütün Laika adlı kaptanlar gemisini terk edip kaçıyor mu zoru görünce! Yoksa Titanik’in kaptanı Laika senin torun felan mıydı, seninyanına mı kaçıyordu yoksa? Peki Ay’ın girişindeki gasp olayı,uçan halı? Bu sorulara cevabın var mı?

 Bu soruların cevabını bilmiyorum ama eğer dediğin gibi çeteler tarafından gasp edildiyse durumu vahim.

 O niye?

 Buralarda çeteler çok acımasızdır, kesin öldürmüşlerdir.

 Hadi ya…neyse bütün bildiklerini Dünyada anlatırsın artık, orada kendini savunursun.

 Sıponçibopçuğum, Laika nın dedikleri doğru olabilir zira Titanik gemisi kaptanı olan Laika daha çok gençmiş, bu ise çok yaşlı. Ama çok başarılı bir habercilik sergiledin, bu yayınımız reytinglerde bizicoşturdu. Ohh maşallah. Laika Dünya’ya gelince kendisine bunca yıldır Ay’da nasıl bir hayat yaşadığı üzerine 87 bölümlük bir belgeSEL çekeriz, zira yoğun merak içindeyiz.

Evet, sayın seyirciler, şimdilik yeni bir gelişme olana kadar bu konuya bir şarkı ile ara veriyoruz, Kalimero geliyor ve bizler için “Yüreğinde Metro ile” isimli şarkısını seslendirecek! alKIŞlayalım lütfen.”

Tam o esnada metro ahalisinden birinin omuzuma dokunup, “abi uyan son durak” demesiyle uyanıverdim ve indim Metro’dan. Apron A kapısına doğru ilerlerken bir yandan da, “ulan ne garip bi rüya gördüm yahu bunu unutmayayım” diye kendi kendime düşünüyordum.

Ofise vardım, bir kupa kahvemi aldım, masama oturdum ve ne rüya görmüştüm ben, kafamda bir toparlayayım dedim ama hiçbirşey hatırlayamadım rüyaya dair. Tek bildiğim, gördüğüm çok enteresan bir rüya daha heba olmuştu. Bu rüyaları kaydedip izlemenin bir yolu olsaydı keşke diye iç geçirdim.

Bilgisayarımı açtım, işletim sistemi yüklenirken aklıma Neil Armstrongdüştü, acaba gerçekten Ay’a ayak basmış mıydı yoksa komplo teorilerinde dedikleri gibi bir aldatmaca mıydı? Ay’a ayak bastıysa herhangi bir canlıyla karşılaşıp karşılaşmadığı da ayrı bir merak edilesi konu.

Her neyse, bir an beynimde bir şimşek çaktı ve sanki gördüğüm rüyaya dair kareleri anımsadım;
3.Dünya savaşı çıkmıştı ve Savaşın ortasında kafamda miğfer, elimde silah bir kaydıraktan kayıyordum. Daha fazlası yoktu zihnimde, çok zorlamanın da manası yoktu.

Elektronik postalarımı okurken Vetta Kalliopi den, Me Tis Kardias Sou To Metro yu dinlemeyi tercih ederek başladım bir iş gününe.


Story Copyright : OTahirZGN
Image source

ZAK000.png

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir