Kayıp Mektup

Bu mektubu sana yazıyorum ve bu mektubu kimin yazdığını ancak yazılan kişi bilir. Henüz yaşım küçük olabilir ve sen bu mektubu okuyunca kaç yaşında olacaksın bilmiyorum. Belki hiç okumayacaksın ve kaybedeceksin. Belki de orada bir yerlerde olduğunu bileceksin ama okumaya elin gitmeyecek. Biliyorum ne zaman okursan oku, sen artık ben olmayacaksın ve muhtemelen ben artık olmayacağım. Bu sebeple de cevabını alamayacağım bir mektup yazdığımı da biliyorum.

Olsun, bu mektup ben değil senin için yazıldı ve bir gün okursan belki beni bir parça da olsan yeniden var edeceksin. Ya da gülüp geçeceksin. Belki de aradan geçmiş yılların farkı ve bir çocuğun yazdığı düşüncesiyle; yüzünü ekşitecek kelimeler yazıyorumdur. O ayıp da sana ait olsun.

Beni bilirsin, ya da bilir misin veya hatırlar mısın; emin de olamıyorum. Ben gitmeye çok niyetlenirim ama çok zor giderim, gidince de geri dönemem. Eğer ki döndüysem bil ki daha yola çıkmamışımdır. Ben yola çıktıysam da bil ki bütün umutları beraberimde götürmüşümdür ve her birini en karanlık uçurumlardan aşağılara atmışımdır.

Yola çıktığımda yüküm azalır sanma, ben kendimin en büyük yüküyüm zaten. Ayağıma taşlar değer yerlere yuvarlanırım diye düşünüyorsan; doğru düşünüyorsun. Bir küçük taş yeter beni yere düşürmeye ve yuvarlanmalarıma. Öyle bir yuvarlanma ki; bütün toz, toprak, çamur, bok püsür üzerime yapışır. Her ayağa kalkmaya çalıştığımda bir tekme iner sırtıma ve yuvarlanmaya devam ederim.

Hiçbir tekmenin sebebi üzerime yapışan pislik olmayacaktır ama bahanesi olacaktır. İnsanlar kendi içlerindeki pisliği saklamaya çalışıyorlardır sadece.

Velhasıl yuvarlanmalarım sonunda bir duvara toslarım. Ağzım, yüzüm, kafam, gözüm; hepsi son derece ağır yaralı olabilir ama bunları sorun etmeyeceğimi bilirsin. Ayağa kalkarım ve o duvarın üzerinden atlarım. Atladıktan sonra duvarın dibine geçer, bir de güzel ağlarım.
Evet, benim ağlamalarım güzeldir.

Ağlamayı bazen çok severim; o yüzden çok ağlayabilirim. Ben çok ağlıyorsam, ağlamayı en çok ben sevmişimdir ve ben çok sevdiysem muhakkak çok ağlarım.

Duvar dibi çoklu ağlamalar bile bitecektir elbette. Sonrasında ayağa kalkıp yoluma devam edeceğimden şüphe duymuyorsundur umarım. Şüphe duyuyorsan seni de sorgulamak gerekir.

Yorulduğum bir yol kenarında biraz biraz toprak olurum. Ta ki olduğum toprağın insanları, olmadığım toprağın insanlarıyla çatışana kadar. Sonra gitmelere devam ederim, biraz da olmadığım toprak olurum.

Eh işte sonra yine yollar benimdir, gitmelere devam ederim. Söylemiş miydim, ben gidersem geri dönmem diye.

Sonra önüme dağlar çıkar; ben haykırırım. Sesim dağlara çarptıkça gökyüzünde kuşlar toplanır. Kuşları görünce ben çok gülerim. Gülmeyi de bazen çok sevebilirim; o sebeple gülersem de en güzel ben gülerim. Ben güzel gülüyorsam, gülmeyi en çok ben sevmişimdir ve ben çok sevdiysem muhakkak çok ağlarım.

Dağ yamacı çoklu gözyaşlarımla yıkanırım taş olurum. Ta ki olduğum taşa sahip olan insanlar, olmayanlara üstünlük sağlamaya kalkana kadar. Giderim sonra; biraz da denize atılan taş olurum.

Denizler de yolumdur, seke seke giderim ve denizin içinde bir balık olurum. Balık olunca bir oltaya yakalanırım ve bir sofraya misafir olurum. Birilerinin midesinden kanına geçer, kan olurum. Ta ki olduğum kana sahip olan insanlar, olmayanlarn kanını akıtana kadar.

Böyle böyle tutunacak bir yer bulamam işte. Hep yolda olurum.

Zaten yol yolcu ister; çok bekletmemek lazım.

Ben çok sık gitmeye niyetlenirim ama öyle gitmem kolay değildir. Zaten gidersem bir defa giderim, bir daha da geri dönmem.

Şimdi söyler misin;

Hiç Gittim Mi ?


Story & Image Copyright: OTahirZGN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir