Cici Ruh,

Seni üzmüşüm anlaşılan, bu da beni kedere boğdu yeniden. Lütfen kusurumu hoş gör. Oluyor bazen daralmalar, bunun da sana yansıması sevimsiz oluyor anladığım. Bundan sonra daha dikkatli daralırım. Seni seviyorum biliyorsun.

Ben ki, ne ruhlar gördüm beni benden alan. Sen olmazsan onları alırdım ama sen varsın; sana bunu yapamam.

Bu beden de iki ruhu kaldıramaz, bilirim.

Sen de beni bilirsin; gereksiz kaygılara kıymet veririm zaman zaman. Ne olduysa, o kaygı bozukluklarına teslim ettim seni de.

Bazı şeyler elde değil. Öyle günlerden geçiyoruz ki;

Konkordato ilan etmiş kalbimizin başvurusu bekliyor beynimizin bürokratik masalarında.

Yüzde on, hatta değil yüzde yirmi indirimli, zararına düşler kuruyoruz vergiden muaf omuzlarda.

Lakin Kiramen Kâtibin’i rahatsız etmiş olsak gerek ki; defterleriyle vura vura kafamıza, apış aralarına itiyorlar bizleri.

Bir apış ne kadar aralanabilir ey ruh! ki hepimizi saklayabilsin?

Taşıyoruz dışarılara, topyekûn mücadeleden ötürü kapalı hastane sıralarında.

Ölüyoruz, yardım edin demeye geldik!
Hele bir durun, şimdi ölmeyin diyorlar.

Hepimizi yaptılar, işlettiler şimdi de devrediyorlar.
Kime, neye, nasıl; devrettikleri örtülü.

Neyse ki, bir alprazolam taneciği imdadına yetişiyor koca bir halkın.
Uyutuyor biraz uyutmasına; ama uyumaya da ihtiyacımız var ha.
Uyutulmak en sevdiğimiz ata mirasımız olmamış boşuna.

Biliyor musun, Portekiz halkı bizlere çok şey anlatıyor bence. Orada insanlar birbirlerine “iyi günler” demezmiş. Kimse iyi bir gün geçirdiğini düşünmediğinden başkasının da iyi bir gün geçirip geçirmemesini önemsemiyormuş.

Portekiz için hüznü güzelleştiren ülke diyorlar.

Kesinlikle rol modelimiz olmalı bu insanlar. Biz mutsuzluğumuzu kesip atmak, değiştirmek isterken; onlar mutsuzluğun tadına varmaya çalışıyorlar. Kimse de kimsenin mutsuzluğunu bölmeye, onun kafasını dağıtmaya çalışmıyormuş oralarda.

Bizim sıkıntımız bu; mutsuzuz ama mutsuz olduğumuz için bir kere daha mutsuz oluyoruz. Kabullenip, yaşamıyoruz mutsuzluğumuzu.

İzin de vermiyorlar zaten.

Bizim mutsuzluğumuzdan rahatsız olan birileri, en azından mutluymuş gibisine davranmamız için çomak sokuyorlar limbik sistemlerimize.

Sakın yanlış anlama, gerçekten mutsuz olmamız değil önemsedikleri ha!

Mutsuz olduğumuzu belli ederek, onların da huzurunu kaçırma riskimiz hoşlarına gitmiyor.

Mutlu gibi görünürsek rahatlayacaklar!

Anlayacağın; Samimi olamıyoruz Portekiz halkı kadar.

Mış gibilerin rağbet gördüğü topraklar burası.
Boşuna mı demiş Mevlana; “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” diye.

Çünkü hiçbir zaman göründüğümüzle olduğumuz bir olamamış ve olmasına müsaade edilmemiş.
O sebeple bize yapılmış bu uyarı, Portekizlilere değil.

Her neyse, mektubuma son verirken tekrar söylemek istiyorum;

Seni Seviyorum.

Şu renkli rakı masasına gel de; bir fado dinleyelim beraber.



Story & Image Copyright: OTahirZGN
ZAK000.png

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir