Öylesine…Babam’a Özlem

Rüyalarıma giriyorum kendimin.

Her gece her gece kendimi görüyorum

Kendim kendimi öldürüyorum rüyaların dar sokaklarında

Kendim kendimin cenaze namazını kılıp, gömüyorum kendimi toprağa

Kendim kendime ağlıyorum mezarımın başında.

Su döküyorum kendi mezarıma

Ne iyi adamdım, vakitsiz öldüm diyorum.

Omzuma bir el dokunuyor, kendimi görüyorum

“Vakitsiz olduğu kesin ama unuttun mu onu sen öldürdün” deyi-veriyorum kendime.

Sinirleniyorum yüzüme vurulan bu gerçeğe

Öldürüyorum kendimi mezar başında

Ve toprağa veriyorum yine kendimi salya sümük ağlayarak

Ne iyi adamdım oysa var mıydı benim gibi iyisi şu dünyada…

Kalbi temiz adamdım, kötülük düşünmez herkes için iyisini isterdim.

Şimdi ben ölünce Dünya daha kötü bir yer oldu

Ama bunu Kendimden başka kimse anlamıyordu

Ağlıyordum

Kalktım ve yürümeye başladım mezarlıkta

Karanlıkta bir adam yaklaşıyordu bana doğru

Tanıdık geliyordu ama çok karanlıktı

İyice yaklaştı, ay ışığı yüzüne vurdu

Babamı gördüm karşımda

Gözyaşlarımı sildi

Boynuna sarıldım önce

Sonra bir taşın üzerine oturdum

Seni ne kadar çok özledim Babam dedim.

Ağlayıverdim.

Başımı okşadı, öptü, elimden tuttu kaldırdı beni ayağa.

ZAK ayracı.jpg

dialog2.jpg Ben her gece rüyalarına giriyorum sen fark-edemesen de. Seni izliyorum uzaktan uzağa. İyi olup olmadığını anlayabiliyorum.

dialog2.jpg Sadece rüyalarda mı?

dialog2.jpg Evet, bizler için sadece rüya kapıları açık.

dialog2.jpg Her gece gelsen ya yanıma rüyalarımda…

dialog2.jpg Gelemem, sadece izleyebilirim, sadece çok ihtiyacın olduğunu anladığımda gelebiliyorum.

dialog2.jpg Ama sana her zaman çok ihtiyacım var benim.

dialog2.jpg Gerçekten çok ihtiyacın olunca geliyorum ama belki sen hatırlamıyor-sundur.

dialog2.jpg Ama haksızlık bu!

dialog2.jpg Hayır hayır, haksızlık olur mu hiç. Bu büyük bir lütuf, hem torunlarımı da bu sayede görmüş oluyorum.

dialog2.jpg Nasıl yani? Benim rüyalarımda mı görüyorsun?

dialog2.jpg Hem evet, hem hayır. Senin rüyalarında uzaktan izliyorum ama onların rüyalarında onlarla her gece oyunlar oynuyorum.

dialog2.jpg İyi de, hani gerçekten ihtiyaç olunca görünüyordun?

dialog2.jpg Şu anda onların her zaman ihtiyacı var, ama belli bir yaştan sonra onları da sadece uzaktan izleyebileceğim.

dialog2.jpg Bu sefer bana da göründüğüne göre, çok endişelenmiş olmalısın. Kendimi öldürüyorum rüyalarımda. Sıklıkla oluyor ama bu sefer bir yıkıntı içindeyim. Lütfen gitme Baba, ben de uyanmayayım.

dialog2.jpg Olmaz oğlum, sen uyanmak zorundasın. Rüyalarında öldürdüklerin ise aslında kendin değiller.

dialog2.jpg Kim onlar peki? Niye öldürüyorum? Niye ben gibiler?

dialog2.jpg Kendin gibi sandığın insanların kendin gibi olmadığıyla yüzleşiyor olmalısın. Hayal-kırıklıkları derin yaralar açmış olsa gerek. Aslında onları öldürüyorsun rüyalarında ama üzüntün geçmiyor. Hayatından çıkarmaya çalıştıklarını çıkarınca nasıl dolduracağını bilmiyorsun.

dialog2.jpg Bilmiyorum, aslında ne yapacağımı bilmiyorum.

dialog2.jpg En iyi yaptığın şeyi yap.

dialog2.jpg Neyi iyi yapıyorum ki ben?

dialog2.jpg İyi olmayı ve saçmalamayı. İyi olmaktan vazgeçtiğini sanmıyorum, öyle olsaydı bu derece daralmazdı yüreğin. Ama saçmalamak konusunda tereddütler yaşadığın kesin.

dialog2.jpg Ben de artık bir babayım. Saçmalamak artık o kadar kolay olmuyor.

dialog2.jpg Emin ol çok daha kolay olur, kendini engellemekten vazgeç. Ben artık gidiyorum, senin göremeyeceğin bir köşeden seni izlemeye devam edeceğim. Şimdi sıra sen de, saçma sapan bir şeye dönüştür şu rüyayı.

dialog2.jpg Gitmesen…biraz daha kalsan.

ZAK ayracı.jpg

İki eliyle başımı tuttu, alnımın ortasından öpüverdi ve kayboldu.

Dizlerimin üzerine çöktüm, ben şimdi nasıl saçmalayabilirim? dedim kendi kendime. Kendim bana bir tokat attı, Babanı düşün dedi.

Babam saçmalamazdı ki dedim.

İyi düşün dedi.

ZAK ayracı.jpg

Birden gözümde babamın beni sabahları okula gitmem için uyandırdığı sahnelerden biri geliverdi. Ergenliği geçmiş, eşek kadar adam olmuşken bile 35 ayrı alarmla uyanamadığım sabahlarda babam gelirdi odama, Tahiir uyan oğlum derdi, uyanmazdım. Bir daha gelirdi, ayağımın altından gıdıklar ve Tahoş oğlum kalk okula geç kalacaksın derdi. Ayağımın gıdıklanması değil ama bana Tahoş demesi beni uyandırırdı. İçimden, babam sempatiklik yapmaya çalışıyor ama saçmalıyor derdim, Tahoş ne ya! Kızardım ama yine de hoşuma giderdi bana sempatiklik yapma çalışması ve kendisine hiçbir şey demezdim. Hah işte şimdi öğrenmiş oldu.

Bir gülümseme geldi yüzüme.

ZAK ayracı.jpg

Bir sigara çıkardım cebimden, yaktım ve derin derin içime çektim. Babamın ilk sigara içtiğimi öğrendiği zaman geldi aklıma. Eve giderken köşedeki büfeden bir paket sigara aldım, cebime ya da çantama henüz koymamıştım ki büfeden çıkıp köşeyi dönmemle birlikte Babamla karşılaştım. O kadar ani oldu ki saklayamadım paketi. Ne o sen sigara mı içiyorsun? dedi. Kıvıramadım, kem küm ettim, içmiyorum da işte çok nadir arkadaşlarla bir iki filan diye geçiştirdim. Bir şey demedi o esnada. Sonraki sabah ben okula gitmek üzere tam kapıdayken beni yolcu etmeye kapıya geldi. Yataktan yeni çıkmış, saçlar havada, hadi iyi dersler dedi. Tam asansöre bineceğim anda ise, oğlum sigara içme, bakma sen içen kızlara dedi. Tamam baba tamam. deyip hızla asansöre bindim. Yine saçmaladığını düşünmüştüm, kızmıştım da. Ne demek içen kızlar, benim sigarayı okulda sigara içen kızlara yakın olmak amacıyla içtiğimi mi düşünüyordu yani. Bu çok saçma bir mantıktı. Muhtemelen öyle düşünmüyordu tabii, bir şekilde beni uyarmak istemişti ama ne diyeceğini bilememişti. Zaten bir süre sonra odamdaki çekmecemde içtiğim sigaradan bir karton paket buluverdim ve öğrendim ki babam almış bırakmış. Madem içiyor, bizim söylememizle de bu değişmeyecek bari harçlığından çok eksilmesin diye düşünerek almıştı ve ben çok utanmıştım. Sonrada arada sırada böyle kartonlar bulurdum ya da şehirler arası gönderirdi.

Özlemle gülümsedim. Gözyaşlarıma engel olamadım. Anılara dalmışken bu rüyayı saçma bir hale de getiremedim.

ZAK ayracı.jpg

Bir seferinde de, babam ve ben evde tek kalıyoruz, ailenin diğer bireyleri yazlığa gitmişler. Ben o gün evde kız arkadaşımla beraber güzel bir gün geçiriyorum. Normalde babam akşam gelir eve, ama ben yine de içime doğmuş gibi güya önlem olsun diye kapıyı zincirlemiş-im. Birden babamın seslendiğini duyuverdim, panikle oturduğumuz odanın kapısını kapattım koştum zinciri açtım. Baba niye geldin? diye soruverdim, o da kapı niye zincirli? dedi. Bu sefer ben saçmaladım, ne biliyim işte dünyanın binbir türlü hali var kem küm deyiverdim. Bu arada kulaklarımda 3 sol 1 sağ olmak üzere toplam 4 tane küpe var, o güne kadar hep babamdan sakladım ama o anda saklayabilmek mümkün değil. Kulağıma bir bakış attı, sonra da kapının girişinde kız arkadaşımın ayakkabılarını gördü ve neyse ben öyle bir sana bakayım dedim lokale gideceğim, gelmek istersen sen de geldedi. Ben sonra bir-şeyler yemek için gelirim belki dedim ve eve girmeden çıktı gitti. Ne o akşam ne de sonra herhangi bir zaman o gün hakkında hiçbir şey söylemedi. Bir süre daha yanında küpe takmadım ama sonra bir gün takıp yanına gittiğimde Baba nasıl küpeler bana yakışıyor mu? diye sordum. O da hiçbir şey demeden, hayır anlamında kafasını yukarı kaldırmıştı. Ben takmaya devam etmiştim.

ZAK ayracı.jpg

Zaman zaman kızardım babama, başkalarının babaları sanki daha iyi gibi gelirdi çünkü babam sevgisini çokça belli edebilen biri değildi, uzun uzun sohbetlerimiz pek olmazdı, ama bilirdim, hissettirirdi ne çok sevdiğini, o yüzden ben yılışıklık yapardım, sarılırdım öperdim sıklıkla.

Üniversite sınavı tercih zamanım geldiğinde, oturdum kendi kendime sadece 8 tercih yaptım, ve babama hiç sormadım bile. Ben tercihlerimi doldurup formumu erkenden vermiştim. Akşam babam, getir şu tercihlerini yapalım dediğinde, ben yaptım verdim dedim. Bana sormadan mı? diye bir hayal kırıklığı yaşamıştı ve ben bunu derinden hissederek çok büyük bir üzüntü yaşamıştım onu kırdığım için. Sonra kazandığım bölümü duyunca bu sefer öfkeliydi. “Hayvan oğlu hayvan, eczacılık yazsaydın ya”diye hayıflanırdı. Kızdığı zaman hayvan oğlu hayvan derdi, ve bu bana hep sempatik gelirdi.

ZAK ayracı.jpg

Ölümünden 10 yıl önce hastalanmıştı, 10 yıl boyunca hem babamızdı hem de evdeki çocuk. Bir yandan o halde görmek derinden etkilese de bir yandan da neşemizdi. Halinden hem sıkıntı duyardı hem de her an aklında ölüme yaklaştığı vardı. Başına üst-üste gelen her sıkıntıda aklında ölüm vardı ve vasiyet etmişti –gerçekleştiremediysek bile- beni babamın mezarına gömün diye.

Yine de son 10 yılında, hayatında yaptığı en doğru tercihi yaptığını gördüğü için mutluydu. Hastalıkta ve sağlıkta yeminine sadık bir eşi vardı ve hastalığı boyunca mükemmel bir ilgi ve bakım ve de eksilmeyen bir sevgi gördü.

ZAK ayracı.jpg

Baba olunca babamın değerini daha iyi anladım gibi klişe bir laf etmek istemiyorum ama Baba olmanın hem güzel hem de ne zor olduğunu gördüm. Babam gibi bir baba-insan olabilir-miyim bilmiyorum. O hep ileriyi düşünerek, bizlere zor zamanlar yaşatmamak adına kendinden vazgeçmiş biriydi aslında. Bizleri düşünürken de sadece kendi ailesini düşünme bencilliğine kapılmamış, çevresinde tanıdığı tanımadığı bir çok kişiyi de her zaman düşünmüştü. Taziyesinde, hiç tanımadığım bir çok insanla karşılaştım ve hepsi arkasından duacı bir şekilde güzel şeyler söyleyerek kendilerine nasıl yardımcı olduğunu anlatıyorlardı. Benim gözlerimin şahit oldukları yeterliydi ama duyduklarım perçinliyordu bildiklerimi. Ben onun gibi olabiliyor muyum?Olabilecek miyim? Şüphelerim var ama umudumun her geçen gün kırıldığı bu boktan dünyada bir nebze olsun içimdeki iyiliği kaybetmemek için mücadele etmem gerektiğini biliyorum ki öldükten sonra kızımın rüyalarına girip onu uzaktan da olsa izleyebileyim.

ZAK ayracı.jpg

Ruhun şad olsun güzel adam, yaklaşık 7.5 sensiz geçen senenin ağırlığı çöktü üzerime. Saçma başlayan bir rüyanın dışa vurumuyla biraz olsun rahatladım.


Story & Image Copyright : OTahirZGN

ZAK000.png

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir